Sıkça Sorulan Sorular
Boşanma Davası Ne Kadar Sürer? | Ankara Boşanma Avukatı Cevaplıyor
Boşanma davasının süresi, davanın türüne, taraflar arasındaki uzlaşma seviyesine, ileri sürülen iddiaların
ağırlığına ve delillerin toplanma hızına bağlı olarak değişiklik gösterir. Taraflar arasında evliliğin sona
erdirilmesine ilişkin tüm hususlarda uzlaşma sağlanmışsa, yani boşanma, mal paylaşımı, çocukların
velayeti, nafaka, tazminat gibi meselelerde ortak bir karar verilmişse, bu durumda anlaşmalı boşanma
davası açılması mümkündür. Bu tür davalarda, tarafların ortaklaşa imzaladığı ve hukuka uygun olarak
düzenlenmiş bir anlaşmalı boşanma protokolü ile birlikte mahkemeye başvuru yapılır. Her iki eşin de
duruşmada bizzat hazır bulunması şarttır. Protokol eksiksiz ve anlaşılır bir şekilde hazırlanmışsa, dava
genellikle tek celsede sonuçlanır ve karar kesinleşme süreciyle birlikte boşanma ortalama 1 ay içinde
tamamlanabilir. Özellikle Ankara gibi büyükşehirlerde, adliyelerdeki yoğunluk dikkate alındığında bu
süre nadiren birkaç haftayı geçebilir.
Ancak taraflar arasında ciddi ihtilaflar bulunuyorsa ve boşanma iradesi karşılıklı değilse, süreç çok daha
karmaşık bir hâl alır. Bu durumda çekişmeli boşanma davası açılması gerekir. Çekişmeli boşanma
davaları genellikle taraflar arasında anlaşmazlık yaşanan nafaka, mal paylaşımı, çocuk velayeti, kişisel
ilişki düzenlemesi, şiddet iddiaları ya da sadakatsizlik gibi hassas ve ispatı zor konulara dayanır.
Mahkeme bu konularda tarafları dinler, tanık beyanlarını alır, gerekli hallerde bilirkişi incelemesi yaptırır
ve delilleri değerlendirir. Tüm bu aşamalar göz önünde bulundurulduğunda çekişmeli boşanma davaları,
mahkemenin iş yoğunluğuna ve tarafların tutumuna göre ortalama 1 ila 2 yıl sürebilmektedir. Ankara gibi
metropol şehirlerde dava dosyalarının çokluğu ve duruşma tarihlerinin gecikmeli verilmesi bu süreyi
daha da uzatabilir.
Boşanma süreci yalnızca duygusal açıdan değil, hukuki ve maddi açıdan da son derece yıpratıcı olabilir.
Hak kaybı yaşanmaması, süreçlerin hızlı ve etkili şekilde yürütülmesi, delillerin doğru sunulması ve
protokollerin eksiksiz düzenlenmesi açısından, uzman bir Ankara boşanma avukatından destek almak
büyük önem taşır. Tecrübeli bir avukat, müvekkilinin hem haklarını korur hem de sürecin daha az stresle
atlatılmasını sağlar. Evliliği sonlandırmak bir karardır; ama bu süreci sağlıklı, bilinçli ve kontrollü bir
şekilde yönetmek, o kararın hakkını vermektir.
Ceza Avukatı Ne İş Yapar? | Ankara Ceza Avukatı Açıklıyor
Ceza avukatı, bir suç isnadı ile karşı karşıya kalan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumakla
yükümlü, görev alanı net ve hayati öneme sahip bir hukuk profesyonelidir. Suçlamanın ilk aşamasından
yani gözaltıdan başlayarak, tutuklama işlemleri, ifade alma süreci, savcılık sorgusu ve kovuşturma
aşamasına kadar uzanan tüm ceza yargılaması boyunca bireyin savunmasını yapar, haklarını gözetir ve
süreci adil bir zemine oturtmaya çalışır. İddiaların içeriğine göre sanığın lehine olan delilleri toplar,
çelişkili beyanları tespit eder, maddi gerçeğe ulaşılması adına hukuki argümanları titizlikle inşa eder. Bu
süreçte esas amaç, adil yargılanma hakkının korunması ve müvekkilin en az zararla bu süreci
tamamlamasıdır.
Ankara’da yürütülen ceza yargılamalarında sıklıkla karşılaşılan dosya türleri; dolandırıcılık, kasten
yaralama, tehdit, hakaret, cinsel dokunulmazlığın ihlali, uyuşturucu madde kullanma veya bulundurma
suçlarıdır. Bu suçların her biri kendine özgü ispat kuralları, delil değerlendirme kriterleri ve savunma
stratejileri gerektirir. Örneğin dolandırıcılık suçunda kast unsuru ve hileli davranışın ispatı ön planda
olurken, kasten yaralama suçlarında adli raporlar ve olay yeri tutanakları kilit öneme sahiptir. Cinsel
suçlarda ise mağdur beyanlarının değerlendirilme şekli, tanık anlatımları, psikolojik raporlar ve dijital
deliller oldukça belirleyicidir.
Ceza avukatının görevlerinden biri de, yargılamaya alternatif olarak geliştirilen bazı özel ceza hukuku
kurumlarını müvekkilin lehine etkin bir şekilde kullanmaktır. Bunlar arasında en önemlileri:
• Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB): Suçun sabit görülmesine rağmen cezanın belli
şartlarla açıklanmadığı bir yöntemdir.• Etkin pişmanlık: Özellikle dolandırıcılık ve uyuşturucu suçlarında, failin pişmanlık göstermesi ve
zararları telafi etmesi halinde cezanın indirilmesini sağlar.
• Uzlaşma: Taraflar arasında anlaşma sağlanarak ceza davasının düşmesine olanak tanır.
Bu kurumların uygulanabilirliğini doğru değerlendirmek, başvuru süreçlerini zamanında ve usulüne
uygun şekilde yürütmek de ceza avukatının uzmanlık alanına girer. Aksi halde bir usul hatası, geri
dönülmesi güç hak kayıplarına yol açabilir.
Ankara gibi büyük ve yoğun adliye trafiğine sahip şehirlerde, ceza davalarının hem süresi hem de etkisi
sanık açısından oldukça yıpratıcı olabilmektedir. Bu nedenle sürecin profesyonel bir şekilde yönetilmesi;
hukuki bilgi kadar, tecrübe, stratejik düşünme ve kriz anlarında hızlı hareket etme yeteneği gerektirir. Bu
bağlamda, kendinizi ve haklarınızı korumanın en etkili yolu, uzman bir Ankara ceza avukatıyla yola
çıkmaktır.
Unutulmamalıdır ki; adaletin terazisi, ancak doğru savunmayla dengede kalır.
İcra Takibi Nasıl Başlatılır? | Ankara İcra Avukatı Bilgilendiriyor
Alacaklının, borcunu zamanında tahsil edememesi durumunda başvurabileceği en etkili yollardan biri,
icra takibi başlatmaktır. Bu sürecin başlayabilmesi için alacaklının, borçluya karşı ilgili İcra Dairesi’ne
başvurarak bir takip talebinde bulunması ve akabinde ödeme emri düzenlenmesi gerekir. İcra takibinin
şekli ise, alacağın bir mahkeme ilamına, resmi belgeye ya da adi bir senede dayanıp dayanmadığına göre
belirlenir. Eğer ortada mahkeme kararı, noter senedi ya da ilam niteliğinde belge varsa ilamlı takip, aksi
halde ilamsız icra takibi yoluna gidilir.
İlamsız icra takibi en çok uygulanan yollardan biridir ve alacaklının elinde kesin bir belge olmasa dahi
başlatılabilir. Bu takipte, borçluya bir ödeme emri gönderilir ve borçlunun bu emre karşı yedi (7) gün
içinde itiraz etme hakkı bulunur. Bu süre içinde itiraz edilmezse takip kesinleşir, yani borcun varlığı artık
hukuken kabul edilmiş sayılır ve alacaklı, borçlunun malvarlığına haciz işlemi başlatabilir. Ancak eğer
borçlu yasal süresi içinde itiraz ederse, takip durur ve alacaklı, itirazın iptali veya kaldırılması için
mahkemeye başvurmak zorunda kalır.
Bu noktada sürecin en kritik kısmı başlar. Özellikle Ankara gibi büyükşehirlerde, İcra Müdürlüklerinin iş
yükü fazladır ve prosedürler oldukça hassastır. Takip talebinde yapılan küçük bir hata; yanlış isim, eksik
tebligat bilgisi, hatalı borç tutarı veya yanlış takip türü gibi nedenlerle takip dosyasının iptal edilmesine,
reddedilmesine ya da yıllarca tahsilat yapılamamasına neden olabilir. Ayrıca ödeme emri tebliğ sürecinin
takibi, borçlunun itirazının incelenmesi ve haciz işlemlerinin zamanında başlatılması gibi birçok teknik
detay vardır.
İşte bu nedenle, alacağın zamanında ve eksiksiz şekilde tahsil edilmesi için, sürecin en başından itibaren
profesyonel destek almak hayati önem taşır. Alanında deneyimli bir Ankara icra avukatı, takibin tüm
aşamalarını hatasız yürüterek, yasal süreleri kaçırmadan, gerekli itirazlara karşı önlem alarak ve gerekirse
mahkemeye başvurarak alacağın tahsilini güvence altına alır.
Borçlu tarafından ödenmeyen bir alacak, doğru yönetilmeyen bir takip yüzünden yıllarca rafta kalabilir.
Bu riskleri bertaraf etmek ve hakkınızı hızlı, etkili ve yasal yollardan tahsil edebilmek için icra hukuku
alanında uzman bir avukata danışmanız en doğru adım olacaktır.
Velayet Davalarında Çocuğun Görüşü Önemli midir? | Ankara Aile Hukuku Avukatı
Velayet davalarında Türk Medeni Kanunu’nun temel prensibi, çocuğun üstün yararının gözetilmesidir.
Mahkemeler için önemli olan; çocuğun hangi ebeveynle daha sağlıklı, güvenli ve dengeli bir yaşam
süreceğidir. Bu süreçte duygusal tepkiler, ebeveynlerin kişisel çekişmeleri ya da yalnızca maddi
olanaklar değil; çocuğun fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimi bütüncül bir şekilde değerlendirilir.Çocuğun yaşı 8’in üzerindeyse, mahkeme çocuğun da görüşünü alabilir. Ancak kamuoyunda sıkça
sanıldığı gibi, çocuğun “kiminle kalmak istediğini söylemesi” mahkemenin kararında tek başına
belirleyici değildir. Bu beyan sadece mahkemenin karar sürecinde dikkate aldığı unsurlardan biridir.
Hakim, çocuğun beyanının iradi olup olmadığını, manipülasyon veya yönlendirme içerip içermediğini
uzman incelemesi yoluyla değerlendirir.
Velayet kararında etkili olan başlıca unsurlar şunlardır:
– Ebeveynlerin çocukla kurduğu bağın niteliği,
– Anne ve babanın yaşam standartları ve istikrarı,
– Ekonomik durumları ve iş hayatlarının çocuk üzerindeki etkisi,
– Yaşam alanlarının fiziki şartları,
– Çocuğun eğitim ve sosyal çevresine adaptasyonu,
– Ebeveynlerin psikolojik yeterlilikleri ve şiddet öyküsü olup olmadığı,
– Sosyal inceleme raporları, pedagog ve psikolog görüşleri.
Ankara gibi büyükşehirlerde, velayet davaları çoğunlukla Aile Mahkemeleri tarafından yürütülür ve
süreçte çok sayıda teknik detay ve prosedürel adım yer alır. Eksik sunulan bir belge, usulüne uygun
hazırlanmamış bir dilekçe ya da yanlış zamanda yapılan bir beyan, çocuğun menfaatine aykırı sonuçlar
doğurabilir. Bu nedenle velayet sürecinin sadece duygusal değil, aynı zamanda hukuki olarak da doğru
yönetilmesi gerekir.
Uzman bir Ankara aile hukuku avukatı ile çalışmak, bu süreci hem çocuğun üstün yararına uygun
biçimde yürütmek hem de tarafların haklarını usulüne uygun biçimde temsil etmek açısından büyük
önem taşır. Çünkü velayet davalarında sadece kimin haklı olduğuna değil, çocuğun geleceğini kimin
daha sağlıklı bir şekilde inşa edebileceğine bakılır. Bu nedenle dava sürecinin başından sonuna kadar
hukuki destek almak, geri dönüşü olmayan kayıpların önüne geçmek için en doğru adımdır.
Hakkımda Uzaklaştırma Kararı Çıkarsa Ne Yapmalıyım? | Ankara Ceza ve Aile Hukuku Avukatı
Aile içi şiddet ve tehdit vakalarında, koruma amaçlı başvurulan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereğince mahkemeler tarafından uzaklaştırma kararı verilebilir.
Bu karar, başvurucunun şiddet mağduru olduğunu beyan etmesi üzerine çoğu zaman ilk inceleme
aşamasında, delil aranmaksızın geçici olarak verilir. Uzaklaştırma kararları, mağduru korumayı
amaçlayan önleyici bir tedbirdir; ancak bu kararların veriliş şekli ve sonuçları, zaman zaman diğer tarafın
haklarını da ciddi şekilde etkileyebilir.
Öncelikle bilinmelidir ki bu tür kararlar kesin ve değiştirilemez değildir. Kararın ilgili kişiye tebliğ
edilmesinden itibaren iki hafta içinde Aile Mahkemesi’ne itiraz hakkı bulunmaktadır. Bu itiraz dilekçesi
dikkatle hazırlanmalı, uzaklaştırma kararının hukuka aykırı yönleri somut olaylarla ve delillerle ortaya
konulmalıdır. Mahkemeye sunulacak güvenilir tanık beyanları, mesaj kayıtları, kamera görüntüleri,
sosyal medya paylaşımları ve varsa sabıka kayıtları gibi unsurlar, kararın kaldırılmasında belirleyici
olabilir. Unutulmamalıdır ki 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen uzaklaştırma kararları, otomatik olarak
sürekli hale gelmez. Mahkemeler bu kararları çoğunlukla 1 ay ile 6 ay arasında değişen sürelerle verir ve
ihtiyaç görülürse süre uzatımı kararı alabilir. Ancak karşı tarafın sunduğu ikna edici ve somut belgelerle
bu uzatma kararlarının önüne geçmek mümkündür. Kanun koruma sağlarken, kötü niyetli kullanımı da
engellemek adına yargısal denetim mekanizmaları sunmaktadır.
Ankara’da hem ceza hukuku hem de aile hukuku alanında uzmanlaşmış bir avukat olarak, bu tür
davalarda müvekkillerimizi hukuki yönden en etkili biçimde temsil ediyoruz. Uzaklaştırma kararına karşı
yapılacak doğru zamanlamalı itiraz, hem kişinin sosyal itibarını hem de aile ilişkilerini korumak
açısından kritik öneme sahiptir. Hukuka aykırı veya abartılı beyanlarla verilen tedbir kararlarına karşı,
yasal savunma hakkınızı kullanmak için güçlü ve stratejik bir hukuki destek almak gereklidir.
Nafaka Miktarı Neye Göre Belirlenir? | Ankara Boşanma Avukatı
Boşanma süreciyle birlikte gündeme gelen en önemli hukuki konulardan biri de nafaka yükümlülüğüdür.
Türk Medeni Kanunu’na göre nafaka, üç farklı başlık altında değerlendirilir: tedbir nafakası, yoksulluk
nafakası ve çocuk için verilen iştirak nafakası. Her biri farklı şartlara ve farklı hukuki dayanaklara
dayanır. Boşanma davası devam ederken eşlerden birine veya çocuklara geçici maddi destek sağlamak
amacıyla tedbir nafakası, boşanma sonrası yoksulluğa düşecek olan tarafa yoksulluk nafakası, müşterek
çocukların bakım ve eğitim giderlerini karşılamak için ise iştirak nafakası ödenmesine karar verilir.
Nafaka miktarının belirlenmesi, tamamen somut olaya ve tarafların yaşam koşullarına göre hakim
tarafından takdir edilir. Mahkeme; eşlerin gelir-gider dengesi, yaşam tarzları, sosyal statüleri, meslekleri,
malvarlığı durumları ve varsa çocuğun yaşı, eğitim durumu, özel ihtiyaçları gibi faktörleri birlikte
değerlendirir. Ayrıca ekonomik istikrar, enflasyon oranları ve tarafların gelecekteki gelir durumlarındaki
olası değişiklikler de dikkate alınır. Bu nedenle nafaka, sadece bugünkü koşullara göre değil, aynı
zamanda ileriye dönük sürdürülebilirlik esasına göre karara bağlanır. Nafakanın belirlenmesinin yanı
sıra, koşulların değişmesi halinde nafakanın artırılması veya azaltılması da talep edilebilir. Örneğin
nafaka yükümlüsünün gelirinde artış olması, ihtiyaç sahibi tarafın yaşam koşullarında değişiklik meydana
gelmesi ya da çocuğun eğitim masraflarının yükselmesi gibi durumlar, mahkemeye başvuru yapılarak
mevcut nafaka miktarının yeniden düzenlenmesini mümkün kılar.
Diğer yandan, nafaka ödemesinin karşı tarafça aksatılması veya tamamen durdurulması durumunda,
alacaklı taraf icra takibi yoluyla nafaka tahsili yoluna gidebilir. Bu durumda borçlunun banka
hesaplarına, maaşına veya malvarlığına haciz konulması mümkündür. Nafaka borcu aksatıldığında,
alacaklı tarafından ceza tehdidi içeren tazyik hapsi talebiyle icra mahkemesine başvurulması da yasal bir
seçenektir.
Ankara’da görülen nafaka davaları, yerel uygulamalardaki farklılıklar, adliye yoğunluğu ve hakimin
takdir yetkisine dayalı olarak oldukça teknik bir süreç gerektirir. Bu nedenle nafaka miktarının doğru
tespit edilmesi, eksiksiz belgelerle desteklenmesi ve sürecin profesyonelce yönetilmesi büyük önem taşır.
Ankara’da nafaka belirlenmesi, artırılması ya da icra yoluyla tahsili konusunda uzman bir avukatla
çalışmak, olası hak kayıplarının önüne geçilmesini sağlar ve tarafların ekonomik güvenliğini teminat
altına alır.
Ev Sahibi Kiracıyı Hangi Durumlarda Tahliye Edebilir? | Ankara Kira Hukuku Avukatı
Kiracı tahliyesi, hem mal sahibi hem de kiracı açısından ciddi hukuki sonuçlar doğurabilecek bir süreçtir.
Türk Borçlar Kanunu, ev sahibine belirli şartlar altında kiracıyı tahliye etme hakkı tanımıştır; ancak bu
sürecin doğru, usule uygun ve delillere dayanarak yürütülmesi gerekir. Tahliye davalarında yapılacak en
küçük bir usul hatası, davanın reddine ya da sürecin yıllarca uzamasına neden olabilir.
Ev sahibi, özellikle şu durumlarda kiracının tahliyesini talep edebilir:
Kiracının kira borcunu ödememesi: Kira borcunu ödemeyen kiracıya önce ihtar gönderilir. Bu ihtara
rağmen borç ödenmezse, tahliye davası açılabilir.
Tahliye taahhüdü verilmiş olması: Kiracı noter huzurunda veya yazılı şekilde belirli bir tarihte
tahliye taahhüdü vermişse, bu belgeye dayanarak tahliye işlemi başlatılabilir.
Kiralanan yere malik veya yakınlarının ihtiyacı olması: Mal sahibinin kendisinin, eşinin,
çocuklarının ya da bakmakla yükümlü olduğu kişilerin taşınmazı kullanma ihtiyacı varsa, bu durum
belgelenerek tahliye talep edilebilir.
Yapının yıkılacak olması ya da kapsamlı tadilata girecek olması: Binanın oturulamayacak duruma
gelmesi, yeniden inşa ya da güçlendirme yapılacak olması da tahliye nedeni sayılır.Üst üste iki haklı ihtarla tahliye: Kiracıya aynı kira yılı içinde gönderilen iki ayrı ve haklı ihtar
sonrası, yıl sonunda tahliye davası açılabilir.
Tahliye süreci, duruma göre hukuk davası veya ilamsız icra takibi yoluyla yürütülebilir. Örneğin tahliye
taahhüdüne dayalı tahliyeler, doğrudan icra dairesine başvurularak başlatılabilir. Diğer yandan, kira
borcunun ödenmemesi gibi durumlarda hem icra takibi yapılır hem de mahkemede tahliye davası açılır.
Ankara gibi büyük şehirlerde, kira hukuku alanında yaşanan anlaşmazlıklar oldukça karmaşık hale
gelebilir. Kiracıların hukuki bilgiye sahip olması, süreci uzatmak amacıyla itiraz haklarını kullanması
veya farklı gerekçeler ileri sürmesi süreci yavaşlatabilir. Bu nedenle kiracı tahliyesi, sadece yasal bilgi
değil aynı zamanda strateji, tecrübe ve dikkatli planlama gerektiren bir uzmanlık alanıdır.
Ankara kira hukuku avukatı olarak, müvekkillerimizin haklarını en hızlı ve hukuka uygun şekilde
korumak için tüm süreci başından sonuna kadar titizlikle yürütüyor, tahliye işlemlerinde en etkili
çözümleri sunuyoruz. Her tahliye davası biriciktir; doğru zamanlama, sağlam delil ve usule uygun
başvuru ile hedefe ulaşmak mümkündür.
Dolandırıcılık Suçunda Şikayet Süresi Ne Kadardır? | Ankara Ceza Avukatı
Dolandırıcılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 157 ve 158. maddelerinde düzenlenmiş olup, mağdurun
kandırılarak malvarlığının zarara uğratılması esasına dayanır. Hukuki niteliği gereği çoğu durumda re’sen
(şikayet aranmaksızın) kovuşturulabilir bir suçtur. Ancak her olayın koşulları farklı olduğundan,
mağdurun şikayet hakkını zamanında ve eksiksiz kullanması, ceza soruşturmasının başarıyla
yürütülmesinde büyük önem taşır.
Dolandırıcılık suçlarında, TCK uyarınca dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre, suçun öğrenilmesiyle
birlikte işlemeye başlar. Yani mağdur kişi dolandırıldığını fark ettiği anda, şikayet dilekçesini
Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunmalı ve varsa delilleriyle birlikte süreci başlatmalıdır. Zamanaşımı süresi
dolduktan sonra yapılan başvurular, “süre aşımı” nedeniyle işleme alınmaz ve mağdur hukuki olarak hak
kaybına uğrar.
Şikayet dilekçesinin içeriği, savcılık sürecinin sağlıklı işlemesi açısından belirleyicidir. Dilekçede
aşağıdaki unsurlar açık, sade ve somut şekilde belirtilmelidir:
Dolandırıcılık olayının nasıl gerçekleştiği,
Dolandırılan para ya da mal miktarı,
Taraflar arasındaki yazışmalar, dekontlar, ses kayıtları, görsel deliller,
Varsa tanıkların isimleri ve beyanları,
Şüphelinin kendisini nasıl tanıttığı (örneğin doktor, din adamı, yatırımcı gibi),
Vaat edilen şeylerin içeriği (yatırım, manevi yardım, sigorta, kâr ortaklığı vs.),
Olayın tarih ve yer bilgileri.
Bu bilgiler, savcılığın soruşturmayı ciddiyetle ele almasını ve kolluk kuvvetlerinin etkili bir delil
araştırması yapmasını sağlar. Özellikle Ankara gibi büyükşehirlerde dolandırıcılık dosyalarının
yoğunluğu nedeniyle, eksik veya soyut beyanlarla yapılan başvurular, genellikle arşivlik kalır. Bu
yüzden, dilekçenin hukuki açıdan sağlam bir zemine oturtulması şarttır.Dolandırıcılık suçu, sadece maddi kayıpla değil, mağdurun psikolojik ve sosyal bütünlüğünü de etkileyen
bir eylemdir. Bu suçla etkin şekilde mücadele edebilmek için, yalnızca şikayet dilekçesiyle
yetinilmemeli; sürecin savcılık aşamasından kovuşturma ve yargılama aşamasına kadar profesyonel
şekilde yönetilmesi gerekir. Çünkü şüpheli, çoğu zaman profesyonelce hazırlanmış senaryolarla hareket
etmekte ve kendini aklamaya çalışmaktadır. İşte bu noktada, hukuki taktikleri bilen, ceza yargılaması
dinamiklerine hâkim ve dosyaya hâkimiyet kurabilecek bir Ankara ceza avukatı ile çalışmak, davanın
sonucunu ciddi ölçüde etkiler.